Uyuşturucu; Önce Arkadaş, Sonra Düşman!

Uyuşturucu; Önce Arkadaş, Sonra Düşman!

Araştırmalar ülkemizde uyuşturucu madde kullanım yaşının ilköğretime kadar düştüğünü gösteriyor. Ailenin ilgisizliği ve arkadaş çevresinin başlıca etken olduğu uyuşturucu alışkanlığı, suç ve şiddet oranının da artmasına neden oluyor. 

Türkiye’de son dönemde açıklanan raporlar gençler arasında uyuşturucu ve madde bağımlılığının günden güne arttığını ve tehlike boyutuna ulaştığını ortaya koyuyor. Yeşilay tarafından hazırlanarak gençler arasında artan şiddet eğilimini araştıran rapor, 3 yılda liseli gençler arasında eroin kullanımının yüzde 100, ecstasy kullanımının ise yüzde 300 arttığını gösteriyor.

Rapora göre, Türkiye’de sigaraya başlama yaşı 10’a, alkole başlama yaşı 11’e, uyuşturucuya başlama yaşı ise 12’ye düştü. 1930 yılında kişi başına yıllık 10 paket olan sigara tüketimi 2004 yılında 3 kilograma, alkol tüketimi ise bir litreden 20 litreye yükseldi. Sokak çocuklarının alışkanlıklarına da değinilen raporda, çocukların yüzde 84’ünün sigara, yüzde 68’inin alkol, yüzde 82’sinin ise uyuşturucu kullandığını belirtiliyor.

Eğitim-Sen tarafından yapılan ve Meclis Araştırma Komisyonu’na sunulan bir başka araştırma ise İstanbul’da her üç okuldan, İzmir’de ise her dört okuldan birinin uyuşturucu ile tanıştığını gösteriyor. Türkiye genelinde yapılan, 250 okulda 650 öğretmeni kapsayan araştırmaya göre, son dönem içinde okulların yüzde 12’sinde uyuşturucu, yüzde 15’inde ise keyif verici haplara rastlandı. Liselerin yüzde 26’sında keyif verici hap görülürken, uyuşturucu maddeye rastlanan okul oranı yüzde 12 olarak belirlendi.

Ülkemizde her yıl yüzlerce insan uyuşturucu batağına sürükleniyor. Bazen bir arkadaşın “Bir kereden bir şey olmaz” demesiyle, bazen bir barda eğlenirken yanınıza usulca yaklaşan birisinin eğlencenin doruğuna çağırmasıyla, bazen de bir akraba tarafından ikram edilmesiyle başlayan bağımlılık süreci ne yazık ki zaman zaman ölümle sonuçlanıyor. Önceleri tek tük içmelerle başlayan süreç, daha sonra bağımlılık haline dönüşüyor ve kişi daha fazla madde almaya ihtiyaç duyuyor. Daha fazla uyuşturucu tabii ki aynı zamanda daha fazla para demek. Para yetmeyince ise suç işlemek demek…

Türkiye’de uyuşturucu madde kullanımını inceleyeceğimiz yazı dizimizin ilk bölümünde uyuşturucu kullanımının korkunç boyutlara ulaştığını gözler önüne seren raporlara, uzman görüşlerine, hangi kişiliklerin madde kullanımına daha yatkın olduğuna, bağımlılık yapan maddelerin takma isimlerine ve ÇEMATEM (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi) Klinik Şef Yardımcısı Dr. Defne Tamar Gürol ile gerçekleştirdiğimiz röportaja yer vereceğiz. İkinci bolümde ise maddelerin tanımlarına, uyuşturucu kullananların nasıl anlaşılabileceğine, ailelerin uyuşturucu kullanan çocuklarına nasıl davranması gerektiğine ve tedavi olunabilecek merkezlere yer vereceğiz.

UYUŞTURUCUYA BAŞLAMA YAŞI 12’YE DÜŞTÜ

Tarih boyunca keyif verici ve ağrı kesici olarak kullanılan uyuşturucu maddeler zaman içinde her yıl binlerce kişinin ölümüne neden olan ölümcül tehlikeler haline geldi. Öyle ki Birleşmiş Milletler Uluslararası Narkotik Kurulu’nun (INBC) 2006 raporu, dünyanın uyuşturucu üretimi ve tüketimi konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Doğal uyuşturucuların yanı sıra son yıllarda sentetik uyuşturucuların da büyük rağbet görmesi ve alınan tüm önlemlere karşın madde kullanımının ülkemizde de ilköğretim sıralarına kadar inmesi konunun önemini daha da artırıyor. Araştırmalar net sonuçlar ortaya koyamasa da uyuşturucuya başlama yani ilk kez deneme yaşı 12’ye kadar düştü.

Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği tarafından 2004 yılında 3 bin 500 lise öğrencisi ile yapılan “İstanbul’da Öğrencilerde Riskli Davranışlar Araştırması”na göre öğrenciler arasında yaşam boyu en az bir kez kullanım yaygınlığı en yüksek olan madde alkol. Alkolü ise sırasıyla tütün, uçucu maddeler, esrar, flunitrazepam, benzodiazepin, ecstasy ve eroin takip ediyor.

Diyet ilaçlarının kullanımı konusunda uyarılarda bulunan INBC raporunun Türkiye bölümü de uyuşturucu kullanımı ile ilgili büyük endişeler barındırıyor. Türkiye başlığında, güvenlik güçlerinin etkin mücadelesi sonucu ele geçirilen eroin miktarında artış olduğu belirtilen raporda, Türkiye’deki sentetik uyuşturucu üretimi ve tüketimi konusunda da şu ifadelere yer veriliyor: “Türkiye’de exctacy kaçakçılığında ciddi artış görülmüştür. Türkiye’ye getirilen exctacy daha çok iç pazar tüketimine yöneliktir. Exctacy kullanımı anlaşıldığı kadarıyla büyük şehirler ve turistik alanlarla sınırlı değildir ve özellikle genç nüfus tarafından tüketilmektedir.”

’BAKABİLECEĞİNİZ KADAR ÇOCUK YAPIN’

Uyuşturucu madde alışkanlığını öncelikle risk altındaki çocukların kazandığına dikkat çeken Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi (ÇEMATEM) Klinik Şefi Dr. Defne Tamar Gürol, “Bağımlı maddeyi bir arkadaşından, bir eğlence yerinden ya da herhangi bir yerden alabilir. Gençlerin risk altında olmasını önlemek için bir şeyler yapmalıyız.

Deneme safhasında olanlara, problem daha fazla büyümeden, bağımlılık başlamadan müdahale ediyoruz. Hayata bir şekilde yeniden bağlanmalarını sağlamaya çalışıyoruz ama ’Neden başlıyor?’ sorusu çok daha kaynağına inilerek bakılması gereken bir konu” diyor. Tamar, ülkemizde doğum kontrolünün sağlanmadığı, çocukların yaşadığı ortamın onların sağlıklı gelişimine uygun hale getirilmediği, öğrenci başına düşen öğretmen sayısının belirli rakamın altına düşmediği sürece çoğu kişinin işsiz kalacağını ve kötü alışkanlıklara yönelmenin devam edeceğini vurguluyor.

EN ÖNEMLİ ETKEN AİLE VE ARKADAŞ ÇEVRESİ

Alkol ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili araştırmalar yapan Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Doç. Dr. Kültegin Ögel ise madde kullanımını anlayabilmek için kişilik, aile ve çevre gibi temel etmenlerin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor. Ögel, bu etmenlerden bir veya daha fazlasının güçlü pozitif etki göstermesi durumunda, kişi yüksek risk altında olsa dahi bunun onu madde kullanımına karşı koruyabileceğini kaydediyor.

Ergenlerin madde kullanımına sadece kültürel olarak şekillenen veya sosyal olarak kontrol edilen bir davranış olarak bakmamak gerekiyor. Durum neredeyse tamamen bir grup eylemi olarak cereyan ediyor. Gencin kişisel deneyimi ve tercihinden çok diğerlerine karşı bir performans gösterisi şeklinde gerçekleşiyor ve kişisel tercihlerden çok davranışının diğerleri tarafından algılanış şekli önem kazanıyor.

Araştırmalar ortaya net sonuçlar koymasa da erken çocukluk döneminde öfkeli, sinirli olma ya da davranış sorunları yaşayan kişilerin madde kullanımı riskinin daha yüksek olduğunu gösteriyor. Öte yandan bağımlılığa yatkın olan kesimi içine kapanık, duygularını ifade etmekte güçlük çeken, kendini ortaya koyamayan, sorun çözme yetisi düşük, dürtülerini ve öfkesini kontrol edemeyen, stresle başa çıkmakta zorluk çeken, çevre baskısına karşı koyamayan kişiler şeklinde de özetleyebiliriz.

Madde kullanımı ya da bağımlılığına yol açan en önemli etmenler ise kişinin arkadaşları, ailesi ve sosyal çevresi. Arkadaş grubunun madde kullanımı ile ilgili tutumları kişinin madde kullanmasında önemli rol oynuyor. Madde kullanımına yönelik olumlu tutumu olan arkadaş grubu olan kişilerde madde kullanımı daha sık olarak göze çarpıyor. Aynı şekilde aile büyüklerinden birinin madde kullanması, kişinin madde kullanımına sebep olabilir.

Ebeveyn-çocuk arasında yakınlık ve bağlılığın olmamasını, ebeveynlerin çocuğun yaşamıyla ilgili olmamasını ve uygun olmayan disiplin yöntemlerinin varlığını, madde kullanımını artıran risk etkenleri arasında sayabiliriz. Yaygın madde kullanımı olan ortamlarda ve maddeye ulaşmanın kolay olması da ergende madde kullanım riskini artıran etmenler arasında yer alıyor.

’MADDE BAĞIMLILIĞI DÜZELEBİLEN BİR HASTALIKTIR’

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde faaliyet gösteren ve 18 yaş altındaki bağımlılara hizmet veren ÇEMATEM (Çocuk ve Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi) Klinik Şef Yardımcısı Dr. Defne Tamar Gürol madde alışkanlığı üzerine yönelik sorularımızı cevapladı.

Merkezinize başvurularda bir artış var mı?

Son yıllarda büyük artışlar kaydediliyor. Ocak ve şubat ayında toplam 900 çocuk ve aile başvurdu. 2004 yılındaki toplam başvuru ise bin 500 civarındaydı. Bu oldukça ciddi bir rakam.

Peki gerçekten de uyuşturucuyla tanışma yaşı düştü mü?

Merkezimize en küçük 10 yaşında çocuk yatmıştır ama bu üç yıl önceydi. Madde kullanımına 10 yaşında başlayan çocuk da var, 7 yaşında başlayan da. Ancak bunu bir genelleme olarak söyleyemem. Normalde ilk deneme yaşı ortalama 14-15 civarında. Ne kadar daha ileri yaşlara çekebilirsek, madde kullanımı olasılığını da o kadar kontrol altında tutmuş oluruz.

Uyuşturucu madde alışkanlığı nerelerde kazanılıyor?

Öncelikle risk altındaki çocuklar bu alışkanlıkları kazanıyorlar. Bir arkadaşından da, bir eğlence yerinden de herhangi bir yerden alabilir. Önemli olan bu değil, önemli olan risk altıdaki çocukları tespit edebilmek. Gençlerin risk altında olmasını önlemek için bir şeyler yapmalıyız. Deneme safhasında olanları ya da problem daha fazla büyümeden kötüye kullanım, bağımlılık başlamadan müdahale ediyoruz.

Hayata bir şekilde yeniden bağlanmalarını sağlamaya çalışıyoruz ama ’Neden başlıyor?’ sorusu çok daha kaynağına inilerek bakılması gereken bir konu. Ülkemizde doğum kontrolü sağlanmadığı sürece, çocukların yaşadığı ortam onların sağlıklı gelişimine uygun hale getirilmediği sürece, öğrenci başına düşen öğretmen sayısı belirli rakamın altına düşmediği sürece çoğu çocuk işsiz kalacak ve kötü alışkanlıklara yönelecektir.

Hangi kişiliklerin madde kullanımına daha yatkın olduğuna dair bir çözümlemesi yapabilir miyiz ?

Yapılan çalışmalarda böyle bir bağlantı bulunamıyor. Bazı yozlaşmalar madde kullanımının sonucunda da ortaya çıkabiliyor. Madde kullanan kişilerde böyle bir araştırma yapıldığında sebep mi, sonuç mu bunu pek bilemiyoruz. Sorunlarını çözmek için alternatifler bulmakta yetersiz kalan, hazzı ertelemekte başarılı olamayan, kendisini tatmin etmek için çeşitli seçenekleri yaratmakta fazla fırsatı olmayan kişilerin madde kullanmakta daha fazla risk altında olduğunu söyleyebilirim. Aile işlevselliğinin olmaması, çocuğun doğumundan itibaren gelen bazı özelliklere sahip olması, ailede alkol-madde kullanımının varlığı gibi birçok faktör de söz konusu.

Psikolojik yardım her zaman sonuç veriyor mu? Tedavisi tamamlandıktan sonra tekrar başlayanlar oluyor mu?

Bağımlılığın doğasına bakmak lazım. Bırakma ve tekrar başlamalar olabilir ama burada önemli olan hastalığın evreleri. Farkındalık öncesi yani madde kullanımının bir zararının olmadığını düşündüğü evrede gelen birisi buradaki tedavilerde, sorunlarla madde kullanımı arasında bir bağlantı kurabiliyorsa, bu durum tedavide başarılı bir ilerlemedir.

Gençler düzeyinde bakıldığında bize gelenlerin çoğu bağımlılık düzeyinde madde kullanmıyor. Ne kadar erken müdahale edersek maddesiz bir yaşamı inşa etme olasılığı da o kadar yüksek olacaktır. Bu anlamda buradaki tedavi oranı da oldukça yüksek. Madde bağımlılığı düzelebilen bir hastalıktır. Madde kullanmaya devam etmek bir kader değildir. İnsanlar kendilerinde, yaşam tarzlarında, davranışlarında uygun değişiklikler yaptıkları zaman temiz, maddesiz bir yaşam sürdürebilirler.

Ailelere ilişkin ne gibi gözlemleriniz var? Neler öneriyorsunuz?

Öncelikle aileler lütfen bakabilecekleri kadar çocuk doğursunlar. Çocuklarına doğdukları andan itibaren çocuğa anne-babalık yapacak halleri ve vakitleri varsa o çocuğu ve bunu yapabilecekleri kadar çocuğa sahip olsunlar. Madde kullanımıyla ilgili ailelere yönelik şöyle bir gözlemim var. Anne-babalar da çok korkar oldular. Çünkü madde kullanımı artık maalesef korkutucu boyutlarda.

Bu sefer aralarına “Acaba madde kullanıyor mu?” endişesi girmeye başladı. Her şeyden önce anne-baba-çocuk arasındaki ilişki ve bu ilişkinin kalitesi çok önemli. Maddeye ulaşılabilirlik arttığı sürece madde kullanımı da artacaktır. Çocuklarına yardımcı olmak, onlarla aynı tarafta olmak ve onlar için yardım aramak burada çok önemli. Çocukları cezalandırmak, azarlamak, dövmek, dışlamak sorunları çözmez, tam tersine daha da olumsuz etkiler.

Tespitte hangi yöntemler kullanılıyor?

Saç testi en kesin sonuç veren yöntem. Daha çok özel merkezlerde yapılıyor. İdrar testi var ancak bu belirli bir durumu gösteren bir test. Maddenin idrar yoluyla metabolizmadan atılana kadarki olan süreçte yapılması gerekiyor. (YARIN: Sizin çocuğunuz da bağımlı olabilir)

Özgür ORAN / İstihbarat